16 Temmuz 2008 Çarşamba

Video'lar EKLENDI!

Aşağıdakı bölümlerin bazılarına Video'lar eklendi, tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ederim!

Route 1 Sahil Yolu

San Francisco'dan ayrılıp kendimi zar zor Half Moon Bay diye ufak bir kasabaya attık, orda bir gece konaklayıp yine yollara düştük. Route 1 sahil yolunu tercih ettik, iyikide o yoldan gelmişiz. Yolda pelikanlar, kartallar, tarihi köprüler vede deniz ayıları, yada aslanları yada filleri? gördük. Biz çözemedik hangisi olduğunu, Levent senden yardım bekliyoruz :)

Route 1 Sahil Yolu resimleri için tıklayın

San Freakin' Cisco

San Francisco durağımız tahminimizden biraz! daha kötü geçti. Önce Golden Gate köprüsünün resmini çekecektik fakat geldiğimizde gördük ki köprü tamamen sis altında kalmış. Sonra yollar (otoban dahil) o kadar bozuktu ki SF'ye gelmeden önceki yarım saatte bittik zaten. Sonra downtown'a girdik fakat burda da karavanı parkedecek yer bulamadık. Otoparklar almıyor, bi tanesi alırım fakat 135 dolar da alırım dedi, bizde gittik sokağa park ettik, ceza yazarsalar yazsınlar dedik :) Downtown'a zar zor bi pakistan lokantasından taksi çağırıp vardık. Apple store'un önünde indik. Inanmıcaksınız ama Apple mağazasının önünde hala iPhone 3G kuyruğu vardı.

San Francisco resimleri için tıklayın

15 Temmuz 2008 Salı

Yosemite Valley

Yosemite parkı o kadar büyük ki ilk gün Mariposa bölgesindeki dev sekoyaları gezdikten sonra ikinci gün vadinin derinliklerini keşfedelim dedik. Dar, dolambaşlı, bir o kadar da harika yollardan giderek vadiye indik. Vadi inanılmaz, her yer dev çam ve sekoya ağaçları ile kaplı. Vadinin içinden akan nehir ise görülmeye değer. Ama en büyük süprizi gördüğümüz o muhteşem çağlayanlar yapıyor bize. Fazla söze gerek yok resimler herşeyi anlatıyor. Bu arada dönüş yolunda tam da vadiden çıkarken yine vadinin sakinlerinden biri ile karşılaştık. Kim mi? Resimlerin en sonunda bulabilirsiniz. :)

Yosemite Vadisi resimleri için tıklayın

Ayu videosu için tıklayın

Dev çağlayan videosu için tıklayın

Yosemite "Dev Sekoyalar"

Yosemite Ulusal parkına geldiğimizde ilk olarak dünyaca ünlü Sekoya ağaçlarını görelim dedik. Karavanımızı park ettik ve yola koyulduk. İlk Sekoyaları gördüğümüzde gözlerimize inanamadık. Bu ağaçların çoğu en az 1000 yıllık. Biraz yürüyüşten sonra göreceklerimizden bazılarının ise 2700 ile 3000 yıllık oldukları düşünülüyor. Sekoylar bir çeşit çam türü ve bu ağaçlar orman yangınları ile büyüyor. Yangınlarda kozalaklar yanıyor ve içinden tohumlar çıkıyor. Kozalaklar tabiri yerindeyse kafamız kadar :) Uzun bir yürüyüşten sonra Giant Grizzly'le ulaşıyoruz. Dev Grizzly denilen bu ağacın dallarının ormandaki herhangi bir Sekoya olmayan ağaçtan daha kalın olduğu yazıyor rehber kitapçığında. Bu ağacı!?! görmeniz lazım. Tek kelimeyle inanılmaz! Ormanda geyiklere de rastlıyoruz, çoğu insanların arasında kaçmadan dolaşıyor.

Yosemite Dev Sekoya resimleri için tıklayın

13 Temmuz 2008 Pazar

Death Valley

Las Vegas'tan Yosemite parka giderken Death Valley'e uğramadan gitmeyelim dedik, iyiki de uğramışız. ilk varış noktamızda gerçekten ölü bir vadi ile karşılaştık. İki dağın arasında kalan vadide kendimizi marsta sandık. 55 dereceyi bulan sıcaklıklarla ünlü vadide bizde 53 dereceyi gördük, inanmayanlar fotoğraflardan görebilir. Ama en ilginci 15 dakika sonra aniden başlayan yağmurdu. O kadar yağdı ki bi ara sel olcak sandık :) Uzun, virajlı ve yağmurlu yolların sonunda kamp alanımıza yine ulaştık.


Death Valley resimleri için tıklayın

Death Valley RV videosu için tıklayın

12 Temmuz 2008 Cumartesi

Blue Man Group

Blue Man Group 3 arkadaşın Boston'da kurduğu bi grup. İnanılmaz yaratıcı, komedi ve müzikal performansı sıradışı bir şekilde bir araya getiren, Amerika'nın en ünlü showlarından birisi. İzlemeyenlere kesinlikle tavsiye edilir. Şansımıza Venedik otelde Blueman grubunu canlı izleme fırsatı bulduk. İnanılmazdı. Sonunda salona saldıkları konfetilerde süperdi.


Blue Man Group resimleri için tıklayın

Blue Man Group videosu için tıklayın

The Venetian Hotel

Venedik taması ile kurulan otel inanılmaz büyük, içinde bir açık hava (görünümlü) çarşısı, su kanalları ve gondollar var. Dışarıda ise Venedik kulesi Venedik'teki orijnali ile birebir ölçüde.

The Venetian resimleri için tıklayın

Viva Las Vegas

3 günlük karavan yolculuğu ve dağda bayırdı kalmalardan sonra medeniyete vardık Nevada çölünün ortasında. Daha önce geldiğimde gece varmıştım Vegas'a ve şehrin ışıkları resmen şok etmişti beni, kilometrelerce öteden gözüküyordu. Bu gelişimizde ise gündüz ve Hoover Dam tarafından geldik, bu seferde Hoover Dam'i niye inşa ettiklerini anladım, Las Vegas'a anca bu büyüklükteki bi baraj elektrik yetiştirebilir :) Bu arada çakma Elvis'e de rastladık sokakta, nargileci sorduk, Ali abi Vegas'ta da buldu nargilecisini :)

Las Vegas resimleri için tıklayın

Bellagio su gösterisi videosu için tıklayın

10 Temmuz 2008 Perşembe

Colorado Nehri ve Hoover Barajı

Grand Canyon'dan sonra Vegas'a yol alırken Hoover barajını da görmeden edemedik. Tabi baraja gelmeden Colorado nehrine girmeden hiç edemedik. Nehre öyle bi ayaklarımızı sokacaktık ama kendimizi o serin sularda bulduk, o kadar serindiki Oylat'taki karpuz çatlatan çeşmelerini aratmadı. Rekor 30 sn. Yüz halimizden de belli oluyordur zaten.


Stratejik önemi büyük olan baraja giderken durdurulduk. Kontrol noktasında bizi durduran Sherif bilin bakalım kime benziyor?


Hoover barajı ise Amerika'nın en eski ve en ünlü barajlarından bir tanesi. Artdeko mimarisi ile 1930'larda yapılan barajın üstünden araba ile geçip Las Vegas'a devam ettik

Colorado nehri ve Hoover barajı resimleri icin tıklayın

Kaibab Lake

Grand Kanyon dönüşü uğradığımız Amerika'daki binlerce gölden sadece biri. Heryer orman, yeşillik ve en önemlisi düzenli. Herkes için bir aktivite var.



Kaibab Gölü resimleri için tıklayın

"Grand" Kanyon

Grand Canyon muthiş bir oluşum, belli başlı teorilere göre buzul çağında bugünkü ABD'nin kuzeyinde Washington eyaletinin olduğu bölgede çok büyük bir su birikintisi, birikinti derken Akdeniz kadar :) ve bu birikintiyi tutan bir baraj varmış, tabi baraj dediğim buzdanmış, yani buzdan bir set bu suyu tutuyormuş. Gün gelmiş ufak bir çatlak oluşmuş ve suyun basıncı ile bu çatlak büyümüş. Bilim adamlarının dediğine göre çatlak 1 saat içinde kırılıp patlamış ve Akdeniz büyüklüğünde su kütlesi bir anda salını vermiş. Tam 6 saat içinde Washington eyaletinden Pasifik okyanusuna 5000 hidrojen bombası gücüyle bu su önünde ne var ne yok yıkarak akmış, ve ne olmuş suyun açtığı vadi Grand Canyon oluşmuş. Kısacası gördüğümüzde hayretlere düştüğümüz o 1500 metre yüksekliğindeki çukur, tam 6 saatte oluşuvermiş. Valla! Ben bilim adamlarının yalancısıyım.

Grand Canyon resimleri için tıklayın

Grand Canyon Mağaraları

Şimdi Grand Canyon mağarası diye geçiyor adı ama Grand Canyon'a 2 saat uzaklıkta, bizde anlamadık neden öyle bir ismi olduğunu. Neyse bi girelim görelim dedik, koca bi dinazor karşıladı girişte bizi, içeride bir restoran, hediyelik eşya dükkanı, bide ince sıska bi Cowboy, mağaraya inmek için sıraya girdik ve yaşlı bi rehber eşliğindem mağaraya girdik. Şimdi bu mağarayı 100 yıl önce John bilmem ne bulmuş, çölde yolunu kaybetmiş, o sırada da deli gibi yağmur yağıyomuş, bi bakmış bi delik var ama hiç dolmuyor, neyse mağarayı keşfetmiş, tabi içindekileride. İçerideki kristal oluşumlarını tabi bu arkadaş elmas sanmış, parayı bulduğunu sanıp hemen bilmem kaç dönüm olan araziyi satın almış, tabi kötü haber tez gelmiş ve mağarada elmas falan olmadığını öğrenmiş, tüm parasını araziye yatıran John kardeş en sonunda yine amerikan girişimcilik ruhu ile bu mağarayı turistlere açmaya karar vermiş, işte hala ailesi torunları bu mağarayı işletmekte...

Mağara resimleri için tıklayın

Route 66

Los Angeles tan yola ciktiktan sonra elimizde iki secenek vardi, birisi otobandan devam edip varış noktamıza daha hızlı varmak, diğer ise biraz daha yavaş olan çok eski ve ünlü bir yoldan gitmek. Biz ikinci seçeneği tercih ettik ve kendimizi tarihi Route 66'da bulduk. Çok çok eski bir yol olduğu daha ilk anda belliydi, yol hem bozuk hemde Amerika'da çok nadir görebileceğiniz gidiş geliş dar yollardandı. Ama yoldakı hediyelik eşyacılar ve restoranlar görülmeye değerdi. Tarihi tekrar canlandırmak için çoğu yere bal mumundan insanlar koymuşlar, zaten resimlerde de inanın en çok onlar dikkatinizi çekecek, niye mi, resimlere bakın


Route 66 resimleri için tıklayın

9 Temmuz 2008 Çarşamba

Hayalet Şehir Calico

Route 66'da Grand Kanyon'a doğru yol alırken gözümüze bir tabela ilişti. "Colico Ghost Town". Hemen direksiyonu kırdık ve Exit bilmem kaçı alıp toprak bir yola girdik. Bayağı bi gittikten sonra gerçekten hayalet bi kasabaya yakışır sessizzzz bir yolun sonunda eski bir altın madeni olan Calico'ya ulaştık. Kasaba'nın tarihi biraz uzun, ilgilenenler resimlerden tarihine yönelik tabelayı okuyabilirler. Tarihinden çok tabi bizi orda yaşadıklarımız ilgilendiriyor. Ilk önce Ali Canlısoy havaya girip beni tutukladı, tabi sonra kodesi boyladık, ama sonra ben beraat ettim tabiki, Allah Sherif'ten razı olsun, ki bu fotoğrafları çekebildim. Ama Muharrem amcam o kadar şanslı değildi, oda Ali Canlısoy'u tutukladı ama Sherif "Noluyo orda!" nağrası ile gelip hepimizi kodese tıktı, sonra bi kaç kişi tabuta girdi falan, öyle işte karışık olaylar oldu, bizde tam hatırlamıyoruz. Calico'dan çıkıp yine yola vurduk kendimizi "Hit the road" terimi ile Türkçe "Yola vurduk" aynıymış bak şimdi farkettim :)

Calico resimleri için tıklayın

8 Temmuz 2008 Salı

California

California turumuza karavani alarak basladik, ilk gece kendimizi yorgun argin kamp yerine attik, orda konakladiktan sonra ise sabah ilk iş yola devam ettik. Doğruca Bass Pro'ya gittik. Amerika ve Canada'nın en büyük Outdoor zinciri! Yaklaşık 8 veya 10 bin m2 olan bu devasa mağazaların dekorasyonu Disneyland'dan farklı değil. Eee tabni bizde bi kaç parça!?! malzeme aldık gelmişken, fazla değil sadece 2 olta, yedi parça yem, 5 paket misina, birkaç tişort, short, bıçak, havalı tabanca! tabi oyuncak tabanca, vs, vs,vs. Sonra yola koyulduk.

BassPro resimleri için tıklayın

7 Temmuz 2008 Pazartesi

One Night in The Wind City

Chicago daki bir gunluk maceramiz bitti, simdi LA yolunu tuttuk bile. Bu arada Chicago isminin nereden geldiginide ogrenmis olduk, eskiden ki bayaa eskiden buralar hep tarlaymis, sarimsak tarlasi, burdaki yerliler de bu sarimsaklar shikagu dermis efenim, buna mukavele shikagu olmus Chicago. Inegolde eskiden golmus sonra.... Neyse amerikali gezginler konseptonle alakasiz, neyse bagelimizi yedik ucaga biniyoruz, Alcapone nun torunu ile tanistik buda kave icerken selami var herkese... Siz turkler ne dersiniz bilmem ama burda "see u next time" derler. Then see u next time :)

Chicago resimleri için tıklayın